Türkiye’nin yeni normali; hukuksuzluk

27.09.2024
64
Okuma Süresi: 4 dakika
A+
A-

Martin Luther King “İnsanın adil yasalara itaat etme gibi bir yasal sorumluluğunun ötesinde ahlaki sorumluluğu bulunmaktadır. Aynı şekilde, insanın adil olmayan yasalara karşı da itaat etmeme gibi bir sorumluluğu olmalıdır” diyor.

Türkiye’nin yeni normali hukuksuz uygulamaları düşündüğümüzde “adil olmayan yasalar mı var?” diye düşünmeden edemiyoruz.

Hukukçu değilim, adil olmayan yasalar var mıdır onu hukukçular söylesin.

Eğer adil olmayan yasalar varsa, onlara itaat etmekle yetinelim mi, yoksa bu yasaları değiştirinceye kadar onlara itaat mi edelim, yoksa bu yasaları ihlal mi edelim bunları da gerçek hukukçular söylesin.

Ancak, kişisel olarak adil olan yasaların da adil uygulandığına yönelik endişelerim var.

Tamam, yasalara karşı gelmeyelim ama yasalar kullanılarak yasal olmayan kötü uygulamalar yapanlara ne yapalım? Yasalar adil olsa da, bu adil yasaları uygulamayanların, kendilerine göre hüküm üretenlerin kötülüğünü ne yapalım?

Jonathan Swit’in dediği gibi sanırsın ki, ”yasalar örümcek ağı gibi; küçük sinekler örümcek ağına yakalanırken, eşek arıları ise örümcek ağını delip geçiyor

Türkiye’de son dönemdeki uygulamalara bakınca insan, yargıçların tüm anayasal meselelerde nihai hakem olduklarını düşünmenin tehlikeli bir doktrin olduğu ve bunun bizi oligarşik despotizme götürdüğü hissine kapılıyor.

Siz de Türkiye’de hukukun kuvvetinin azaldığı, bunun yerine kuvvetlinin hukukunun geçerli olmaya başladığını düşünmüyor musunuz?

Haksız mıyım? Son günlerdeki uygulamalara baktığımızda “doğruluk, adalet, hukuk çoğunlukla herkesin işine geldiği gibi yorumlanabiliyor.

Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulamaya alınmaması gibi “hukuki yorumlardan” söz etmiyorum.

Sözünü ettiğim çok basit; ahlaka, vicdana ve elbette yasaya uygun olmayan ve ne yazık ki kanıksadığımız uygulamalardır.

Örnek; diyelim ki 100 kişinin ruhsatsız, izinsiz hazine arazisine yaptıkları gecekondulara “tapu” verileceği bildiriliyor. Bu takdirde bu 100 kişinin çoğunluğu buna itiraz etmez, bu uygulamanın haksız ve hukuksuz olduğunu söylemez. Ama bu 100 kişiye ruhsatsız, izinsiz hazine arazisine yaptıkları gecekondularının yıkılacağı söylendiğinde bu 100 kişini çoğunluğu neredeyse tamamı buna itiraz eder ve bunun hukuksuz olduğu söylerler. Bu 100 kişinin içinden ruhsatsız, izinsiz hazine arazisine gecekondu yaptıkları için gerçek suçlunun kendileri olduğunu söyleyen çıkmaz.

Sözünü ettiğim bu hukuksuz uygulamalar bugünlerde ne yazık ki Tokat Belediyesi’nde de sürdürülüyor. Hayat pahalılığının, geçim derdinin tavan yaptığı günümüzde çalışanların işine “geldiğiniz gibi gidersiniz” denilerek son veriliyor. Bu konuyu da yakında ayrıntılı olarak yazacağım.

Pierre Calamanderi  “Hiç kimse onu bulandırmadığı ve ihlal etmediği sürece hukuk, teneffüs ettiğimiz hava gibi görünmez ve tutulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar. Hukuk ancak kaybettiğimizi anladığımız zaman değerinin farkına vardığımız sağlık gibi sezilmez bir şeydir” diyor.

Dilerim bizim için hala geç değildir!

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.