Yanlışa ibadet…
Bu yazıya öce “Yanlışı Savunmak” diye başlayayım dedim; sonra yanlışı bile bile savunmanın savunmak değil, ancak ibadet olabileceğini düşünerek değiştirdim, “Yanlışa İbadet” te karar kıldım.
Ülkemizde yanlışa ibadet çok yaygın. Feodaliteden kurtulamadığımızdan mıdır, okumadığımızdan mı, kısa yoldan körü körüne inanmanın çok daha kolay olduğundan mıdır, sadece futbolda değil; sosyal, siyasal ve uluslararası meselelerde de kolaylıkla saflardan birine dahil oluyor, sallamaya, kükreme ve küfretmeye başlıyor, karşı tarafın tepkisi gelince de ibadet edercesine savunmaya başlıyoruz yanlışımızı.
Şimdi “ibadet” sözcüğünü kullandığım için sağ cenahın yanlışlarını ve ibadet edercesine savunulmasını ele alacağım sanılmasın. Hayır, aksine benim de tercihimi o yönde kullandığım “sol yanımız” için olacak bu yazdıklarım, yazacaklarım.
Hani CHP’de Kılıçdaroğlu’na sen bu işi yapamıyorsun denilerek Özgür Özel tercih edildi ya… Tamam, artık Kılıçdaroğlu beceriksiz, Kılıçdaroğlu pasif, Kılıçdaroğlu korkak oldu ve ister istemez parti dışına itildi adam biliyorsunuz.
Doğru, bir takım yanlışlar yapmıştı, gereğinden fazla efendiydi, son zamanlarda cumhurbaşkanı olma hevesiyle yapamayacağı bir takım vaatlerde de bulunmuştu ama çok doğru, çok ses getiren, çok zekâ gerektiren işler de yapmıştı Kemal Bey.
Adalet Yürüyüşü mesela… Latin Amerika’dan duyuldu. Bunlar unutuldu tabii… Ben de bırak demiştim. Yenikapı’ya gitme dediğim halde gitmiş, hem kendini hem partiyi küçük düşürmüştü. Siyasette hiç kullanmıyordu ama neticede Alevi’ydi ve karşı taraf bunu çok istismar ediyor, ahlaksızca yüklendikçe yükleniyordu.
Bu imajın kırılması gerektiği kanaatiyle ben de bırak dedim, doğrudur.
Peki ne oldu şimdi? Özgür Özel geldi partinin başına ve peş peşe yanlışları sıralamaya başladı.
Söğütözü’ne gitti, başına koltuk çalınmasına, üstten üstten bakılmasına eyvallah dedi. “Ben bitti demeden bitmez” i bile soramadı. Olmadı Bahçeli’ye gitti, çıktı açıklama yapmadı ve ön önemlisi sizi ilgilendirmez dercesine ne yapıp ne ettiğimiz, ne konuştuğumuz partinin arşivine girdi dedi.
CHP’nin mayasına, DNA’larına ters ne varsa yapmaya başladı.
Bu partinin eleştiri-özeleştiri partisi olduğunu bilmeyen var mı? Erdoğan bile ikide bir Kurultay Partisi diye aklınca dalga geçmiyor mu? Sen nasıl saklarsın bu bilgileri? Kimden aldın bu yetkiyi? Bu %38 sana mı verildi partine mi? Yoksa bir ümide mi?
Bunları koyunca ortaya derhal başladı “Yanlışa İbadet.” Yok belediyelerin kasası bomboşmuş, yok mecburen merkezi hükümetten yardım istenecekmiş, yok yumuşama iyiymiş, yok peşin hükümle karşı çıkmamak desteklemek gerekiyormuş. Yahu Allah aşkına bunları bilmiyor mu Tayyip? Hiç tutar mı Özgür Özel’in elini? Anlatamazsınız “Yanlışa İbadet” devam ediyor.
Efendim bırakalım da temerrüde düşürsünmüş Tayyibi, sonra da millete şikâyet edelimmiş…
Karşılarında kim olduğunu unutmuş gibi “Yanlışa İbadet”e devam…
Bu arada farkında mısınız “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Karşıtlığı” falan da rafa mı kalktı, buzdolabına mı kondu belli değil.
Aceleye gerek yok, meclis çoğunluğunu ele geçirelim ki onu raftan indirelim diyor bu ibadetçiler… Yani 4 yıl bekleyelim öyle mi?
Yahu dereye su gelene kadar kurbağanın gözünün patlayacağını da unuttu bunlar… Nasıl bekleyeceğiz? Ekmeğin 50 lira, benzinin 100 lira, yumurtanın 10 lira olmasını mı bekleyeceğiz? Batıyoruz görmüyor musunuz? İnandıramıyoruz…
Haydi, ukalalık demezseniz fizikten bir örnek vereyim de keseyim sesimi… Fizik kurallarına göre düşmede ivme diye bir şey vardır. Yerçekimi etkisiyle düşme hızınız her saniye artar ve yere vardığımızda maksimuma ulaşır… Boğaz köprüsünden atlayanları düşünün, 60 metre bitince beton etkisi yapar boğazın suları… Bu düşüşün freni yok…
Bir de oğlumun çok sevdiği bir Laz fıkrası geldi aklıma… İki Laz uçaktan atlıyorlar, yere varmadan paraşütleri açacaklar, yarışıyorlar 100 metre, 80, 60 derken biri haydi açalım artık diyor, öteki “Celduk zaten”…
Celduk mu yoksa…