Sesim duyuluyor mu?
AKP’ye, MHP’ye ve ortaklıklarına midesinden bağlı olmayan; halisane duygularla, dinini, mezhebini, kız kardeşinin başörtüsünü gözeterek AKP’ye oy verme kararlılığında olan yurttaşlarıma ve çıkar ilişkileri söz konusu olmadan ülkücülüğün MHP’yi desteklemek olduğunu sanan ülkücü vatandaşlara sesimi duyurmaya çalışıyorum. Sesim duyuluyor mu?
Arkadaşlar; insanların dinine, inancına ve yaşam tarzlarına saygı duyan, asla müdahale etmeyen, herhangi bir şekilde hakir görmeyen tek düşünce sistemi ve toplumsal uygulama “Laiklik” tir.
Diğer bütün inançlar insanlara kendi dünya kavrayışlarını dayatmaya çalışırlar…
Düşünsenize, Hanefi mezhebine mensup veya kendisini bu mezhebin yolunda hisseden bir insanın, bir Şafii’ye, Şii’ye ve Alevi’ye hoş görülü olması mümkün müdür? Asla mümkün değildir; çünkü bir mezhebe bağlılık aynı zamanda diğer mezheplere uzak durmak değil midir?
Dini ve mezhebi bir yana bırakalım tarikat ayrılığı halinde bile bu saygı ve sevgi mümkün değildir. Lütfen düşünelim; din, mezhep, tarikat derken bu ayrışmalar nereye kadar gidecektir…
Laik düzende ise; kimse kimsenin inancına karışmaz, müdahale etmez, edemez. Bu ülkeyi paylaşan diğer insanlara baskı yapmamak, telkin ve tavsiyede bulunarak rahatsız etmemek kaydıyla insanların dinini, inancını özgürce yaşayabileceği tek sistem “Laiklik” tir…
Bunu sadece düşünerek değil, yaşayarak kavrayacaksınız mutlaka…
AKP insanların bu kutsal ve saygın duygularını istismar ederek milleti sadakaya, ikinci sınıf yurttaş olmaya alıştırdı.
AKP’nin savurganlığını, israfını, hak hukuk adalet tanımazlığını, ülkemizi dışarıya karşı itibarsız hale getirdiğini, rızkınıza Suriyeli ve Afgan sığınmacıları ortak ettiğini, ülkeyi hiçbir şey üretmeyen, borçlandırarak ha bire tüketen bir memleket haline getirdiğini, bizleri kuru soğana muhtaç ettiğini mutlaka siz de görüyorsunuz…
Düşünün, yargılayın ve bu zulme son verin…
Bu kokuşmuş AKP+MHP ortaklığına midesinden bağlı olmayan ülkücü arkadaşlar, geçen zaman içinde gördünüz ki, bu zamana kadar didişen, kavga eden ve hatta can alan ülkücülerle solcular, kimsenin hain olmadığını; sıkıntının bu ülkenin bağımsızlığıyla, üretmemesiyle ve üretilenin paylaşılmasıyla ilgili olduğunu anlamışlardır…
Dün kanlı bıçaklı olanlar barışalı, kucaklaşalı ve birlikte düşünüp yargılayarak ekmeğimize kan doğrayanların kimler olduğunu anlayalı yıllar oldu… Yok artık Ülkücü-Devrimci çatışması…
Şu son AKP+MHP iddiasına gelince… Allah aşkına aklınızı kullanın; Atatürk’ün, İsmet Paşa’nın partisinin, bu ülkeyi emperyalist işgalden kurtaran ve bağımsız bir cumhuriyet kuran partinin, PKK gibi bir terör örgütüyle değil ortaklığı, selamı, sabahı veya hoşgörüsü mümkün mü…
Olacak şey mi?
Ne mecburiyeti var?
Onca yıllık geçmişinde bu yönde bir işaret var mı?
Böyle bir ihanete nasıl ihtimal verilebilir? Millet İttifakı seçimi kazandığında PKK belasını kökünden kazıyacaktır…
CHP’nin benimsediği kitle, tarihimiz boyunca birlikte yaşadığımız, iyi günü, kötü günü paylaştığımız Kürt halkıdır…
CHP Türk, Kürt, Laz, Çerkez ayrımı yapmaz…
Kürtler de, Türkler de bu vatanın öz evlatlarıdır… Bu safsataya inananlar kendi geçmişlerine, çadır mahkemelerine, Şivan Perver’le birlikte salya sümük “Megri, Megri” diye ağlaşmalarına baksınlar…
Evet, ülkücü, yurtsever kardeşlerim; sizce de artık çalışmak, üretmek, hakça paylaşmak ve çocuklarımıza güzel bir gelecek hazırlama zamanı gelmedi mi?
Milliyetçilik, Ulusalcılık veya Yurtseverlik kuru kuruya olmuyor…
Gelin bu vatan için ölmeyelim, öldürmeyelim, yaşayalım ve yaşatalım…
Globalleşen bu dünyada savaşanın itibarı yok artık; üretenin var, çalışanın var, geriye bir şeyler bırakanın var…
Bu ülke için olumlu bir şeyler yapmak ve itibar görmek istiyorsak; yeraltı ve yer üstü kaynaklarımızı değerlendirmek, çayımızı, fındığımızı, üzümümüzü, pamuğumuzu üretip pazarlamamız gerekiyor.
Coğrafyamızın meralarında hayvancılığımızı geliştirmemiz gerekiyor.
Kapatılan fabrikaları tekrar açarak şekerimizi, demirimizi, çimentomuzu üretmemiz, ormanlarımıza gözümüz gibi bakarak milli park haline getirmemiz gerekiyor.
Üç yanımızdaki denizlerin ve tepemizdeki güneşin nimetlerinden yararlanmamız gerekiyor. Kısır çekişmelerle geldiğimiz nokta ortada…
AKP+MHP ortaklığının ülkemizi soktuğu çıkmaz sokakları siz de görüyorsunuz.
Adaletin olmadığı yerde hiçbir şey, hiçbir gelişme olmaz…
Çözüm demokratik, laik, sosyal hukuk devletindedir…
Düşünelim, yargılayalım, çözüm üretelim, çalışalım, öğünelim ve bu zulme, bu karanlığa son verelim…
Sesim duyuluyor mu?