Hiç değilse bu kez ‘seçimi yanlış aday yüzünden kaybettiler’ anlatılarını dinlemeyelim!
Çok ümitlenmiştim.
İyi Parti’nin Tokat’ta yalnızca üye tabanlı da olsa “temayül yoklaması şeklinde ön seçim yapma” kararını duyduğumda sevinmiş ve Tokat’ta yeni bir öykü yazabilecek bir parti olabileceğini düşünmüştüm.
Ne yazık ki olmadı ve “müracaat sayısının azlığı” gibi bence anlaşılması güç bir gerekçe öne sürülerek Tokat’taki ön seçim İyi Parti Genel Merkezince kaldırıldı.
“Müracaat sayısının azlığı” ile ne demek istenmiştir? Aday adayı sayısının az olması mı anlatılmak istenmiştir? Eğer böyle ise hiç inandırıcı değildir. Çünkü kamuoyuna yansıyan bireysel duyurulardan anlıyoruz ki, en az 13 aday adayı var. Bu sayının 22 olduğu bile söyleniyor. Bu sayılar az mı?
Ya da ilçe örgütleri her ilçede bir sandık kurulmasını istemiş olabilir. Ki bu haklı bir istektir. Ancak genel merkez her ilçede gözlemci bulundurma konusuna yanaşmamış olabilir.
Nedeni ne olursa olsun ön seçimi kaldırmanın anlamı, Tokat milletvekili adayları, milletvekili aday adaylarının içinden parti seçkinleri tarafından belirlenecek.
Yani yine başa döndük!
Oysa Millet İttifakı bileşenlerinden CHP ve İyi Parti Tokat’tan toplamda en az 3 milletvekili çıkarabilmeleri için gerçekten, yeni bir öykü (hikâye) yazmaları gerekiyordu.
Ne yazık ki, bugüne kadar milletvekili adaylarını seçme ve sıralama tercihi seçmenin değil de, genellikle partiye egemen olanların elinde olduğundan, bu öykü bir türlü yazılamıyor.
Başka illeri bilmem, Tokat için örnek vereyim. Genel merkezde kalemi eline alanlar, “seçmende karşılığı var mı, yok mu?” demeden aday belirledikleri sürece, Tokat’ta da, yeni bir öykü yazmaları olanaklı değildir!
Yanılmış olmayı çok isterim, gidişata bakılırsa biz seçmenler “AKP 3, CHP 1, İyi Parti 1” diyerek (MHP’liler alınmasın) eski öyküyü yineleyip duracak gibiyiz.
Eğer genel merkezce belirlenecek olan adayların seçmende karşılığı olmazsa bu bile sıkıntı yaratabilir, bugün sandıktan çıkamayacağını düşündüğüm / düşündüğümüz parti beni ve benim gibi düşünenleri şaşırtabilir.
Tokat’ta seçim üzerine yapılan sohbet ve analizlerden anlıyoruz ki, seçmenin onaylamadığı isimlerin birinci sırada yer alması halinde, seçmendeki oy verme kararları Tokat İyi Parti aleyhine değişebilir.
Seçmende karşılığı olmayıp, genel merkezce seçilen milletvekilleri de yönlerini biz seçmenlere değil, 21 yıldır yaşayarak deneyimlediğimiz örneklerde olduğu gibi genel başkanlarına dönerlerse bizler de “fülüsü ahmere muhtaç” bir insanoğlu gibi sızlanıp dururuz.
Gönül isterdi ki, İyi Parti inandırıcılığı olmayan, anlaşılması güç bir gerekçe ile ön seçimi kaldırmayıp, aldığı “üye tabanlı temayül yoklaması şeklinde ön seçim yapma” kararıyla Tokat’ta bir öykü yazsaydı.
Hatta yalnızca partiye üye olanların değil, bir nedenle partiye henüz üye olmamış, ancak İyi Parti’ye oy vermeyi düşünen önemli sayıdaki seçmenin de görüşlerinin yansıtılabileceği bir yöntemin bulunmasını isterdim.
Şimdi can alıcı soru şudur? Parti egemenleri, seçkinleri İyi Parti’yi Tokat’ta istenilen düzeye getirebilecek, İyi Parti’nin Tokat’taki oylarını toplayabilecek (konsolide edecek) isimleri mi seçecekler, yoksa seçmende karşılığı olmayan, hatta partiden kopuşlara neden olabilecek adayları mı belirleyecekler?
Ya da aday belirlenmesi ve en önemlisi de ilk 2 sıralama hangi ölçütlere göre yapılacaktır?
***
Partilerin seçimi kaybettiği ya da umduğu sonucu alamadığı bölgelerle ilgili anlatılan hikâyelerin çoğunda, genel merkezlerce gösterilen adayın doğru isim olmadığına vurgu yapılır ve o partinin seçimi bu yüzden kaybettiğine değinilir.
Ve ne yazık ki, bu anlatıların çoğu da doğrudur.
Genel merkezdeki seçkinler bizden iyi bilirler! Akıl veriyor durumuna düşmeyeyim. Genel saptamalarımdan söz edeyim.
Aday adayları arasından adayın yeğlenmesi (tercih edilmesi) sırasında; parti seçkinlerinin, o güne kadar elini taşın altına sokmamış, ilgili partinin yerel örgütleriyle (teşkilatlarıyla) sağlıklı bir iletişim kurmamış /kuramamış, tersine parti örgütleriyle ayrışmaya neden olmuş, parti için çalışmalar yapmamış, bir şekilde seçmene dokunamamış, kesintisiz olarak Tokat’ta yaşamamış, seçmende karşılığı olmayan ancak seçim zamanında ortaya çıkarak ‘medyayı, aracıları, lobileri, partideki konumunu, partideki kimi egemenlerle olan bağını’ kullanarak kendini öne çıkartanlara ve “ne akar ne kokar” kişilere “ekstra” ayrıcalık tanınmayacak bir yaklaşımın izlenmesi gerekir.
İzlenmense ne olur? Çok basit! Parti umduğunu bulamaz. Dilemem ama partiye gönül verenler “güvendiğimiz dağlara yine kar yağdı” der, hak etmediği halde “milletvekili” sanını kazanan şanslı kişinin tepeden ve uzaktan baktığı “halk (seçmen) topluluğu” olmaya devam ederler.
Bakın size ilginç bir gelişmeden söz edeyim. Ön seçim yapılacağının duyulması bile, bugüne kadar hareketsiz duran, dişe dokunur bir çalışma yapmayan aday adaylarını bir anda hareketlendirdi. Öyle ki yapılacak ön seçimde parti üyelerini etkilemek için, bugüne kadar hiç ilgi duymadıkları, para harcamak istemedikleri açık hava reklamlarından 40 Billboard, 50 raket, 10 megalight yeri ayırtanlar bile oldu.
Hatta maytaplarla İl Başkanı’na kendini karşılatma şovu hazırlatma, ilçe örgütlerini merkez ilçe başkanıyla ziyaret etme gibi tamamen bir iletişim hatası diyebileceğimiz uygulamaya imza atan aday adayı da oldu.
***
Genel olarak adayları genel merkezdeki parti egemenlerinin belirlemesi düşünüldüğünde, ön seçim elbette demokrasiye daha yakındır. Böylelikle belirli çevrelerde adı yüceltilen isimleri sadece o çevrelerdeki bakış açısı dikkate alınarak aday yapmak yerine, ön seçim yapmak iyidir. Sakıncası ise yalnızca partiye üye olanlar oy kullanabilmekte, partinin seçmeni olan ama üyesi olmayan seçmeni dışarda bırakmaktadır.
Ne yazık ki alınan ön seçim kararının “inandırıcı olmayan” bir gerekçe ile kaldırılması bu ümidimizi de yok etti.
Şimdi iş, il başkanlığı ve merkez ilçe başkanlığının dışındaki ilçe örgütlerine düşüyor.
İl başkanlığı ve merkez ilçe başkanlığı bir aday adayı lehine taraf olduklarını açıkça gösterdikleri için, diğer ilçe örgütleri inisiyatif alarak ve bir milletvekili adayında bulunması gereken temel kıstaslardan yola çıkarak, hazırlayacakları bir raporla, seçimlerinin kim / kimler olduğu yönünde genel merkezi bilgilendirebilir ve Sayın Meral Akşener’in elini rahatlatabilirler.
Bu ilçe örgütlerin yüklenmeleri gereken bir sorumluluktur.
Sonuçta oy deposu dar çevreler değil geniş kesimlerdir. Geniş kesimlerce, pek sevilmeyen, tanınmayan ya da çeşitli nedenlerle ve ağırlıkla sıcak bakılmayan isimlere ilişkin siyasi partilerin daha duyarlı ve hassas olması, sandığı doğrudan etkileyecektir
Umar ve dilerim, özellikle CHP ve İyi Parti bizi şaşırtan ama mutlu eden bir hareket çeker. Biz seçmenler de, hiç değilse bu kez ‘seçimi yanlış aday yüzünden kaybettiler’ anlatılarını dinlemeyiz!
YARIN: MİLLETVEKİLİ ADAYINDA BULUNMASI GEREKEN TEMEL KISTASLAR