Meral Akşener İyi Parti’yi nereye götürüyor?
Sayın Akşener’e sormak gerek!
Hem “Yaşasın hürriyet, kahrolsun istibdat” diyeceksiniz, hem de yerel seçimlerde stratejik işbirliği yapmayı ret ederek, demokrasiyi, hukuku rafa kaldıran AKP-MHP bloğunun ekmeğine yağ süreceksiniz. Bu ülkede 45 gündür Anayasa Mahkemesi’nin kararı uygulanmıyor. Bu anayasal düzeni değiştirme teşebbüsü değil mi? Aldığınız bu kararla önümüzdeki yerel seçimlerde yalnızca partinizin değil, Türkiye’nin de kaybetmesine neden olmayacak mısınız?
50+1 diye tanımlanan ucube sistem Türkiye’nin önüne iki blok koyuyor. Birisi İktidar bloğu, diğeri ise muhalefet bloğu… Ya MHP ve diğer küçük partiler gibi iktidar bloğunda yer alacaksınız ya da muhalefet bloğunda. Bu durum iktidar bloğunda yer almak istemeyen muhalif partiler için stratejik işbirliklerini zorunlu kılıyor. 1980 öncesi Türkiye’nin geleceği için bir türlü birleşemeyen, kavga eden partilerin Türkiye’yi uçurumun kenarına getirdiğini ne çabuk unuttunuz?
Hani merkezde konumlanacaktınız? Hani AKP’nin ele geçirdiği sağ bloğu AKP’nin elinden alacaktınız? Bunları, AKP-MHP bloğunun değirmenine su taşıyarak mı gerçekleştireceksiniz?
Altılı masadan beri öyle dönüşler yapmaktasınız ki, sizi izlerken başım dönüyor. Sürekli bir “çevir kazı yanmasın durumu” sergilediğinizi düşünüyor musunuz?
AKP yerel seçimde tüm illerde belediyeleri kazanabilir. Ama iki şehir; İstanbul ve Ankara var ki bunları kaybederse teşbihte hata olmaz komaya girecektir. Bu nedenle AKP yerel seçimleri bir genel seçim havasında sürdürecek, her türlü kaynağı ve olanağı kullanacaktır. Bu durum ortada iken, genel seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olarak önerdiğiniz İmamoğlu ve Yavaş’a rakip mi çıkaracaksınız? Bu tutarsızlıkla seçmenleri İyi Parti’de toplayabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Daha düne kadar yere göğe sığdıramadığınız bu iki belediye başkanına grup konuşmasında “göndermeler” yapıp, sonra da sözcü aracılığıyla “onlar kastedilmemiştir” açıklaması yaptırmanız, söylediği sözün ne anlamlara geleceğini düşünmek zorunda olan bir genel başkana yakışıyor mu?
2014 genel seçimlerinde %9,96 oy alacaksınız, 2023 genel seçimlerinde %9,68 oya düşeceksiniz ama bir özeleştiri yapmak yerine, seçimlerde alınan başarısızlığı 2014 de % 22,65, 2023 de ise % 25.33 oy alan CHP’ye yüklemeye çalışacaksınız. Eğer İyi Parti olarak siz de oyunuzu CHP gibi % 2,68 oranında artırmış olsaydınız seçimi kazanacaktınız. Bunu niçin söylemiyorsunuz? Oylarını artırmasına rağmen CHP, Genel seçim başarısızlığının faturasını Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na kesti. Peki, siz 2023 seçimlerinin kazanılamamasında genel başkan olarak bir kusurunuz olduğunu hiç düşündünüz mü?
Birkaç soru da İyi Parti’ye yakınlıkduyarlara sorayım.
Allah aşkına İyi Parti’nin ideolojisi ne bileniniz var mı? MHP’nin ideolojisi belli, kendi tanımladıkları bir milliyetçilik… AKP’nin ise siyasal İslam… Sağ cenahta yer almaya çalışan partilerin ise kimi muhafazakâr, kimisi liberal, CHP’nin ki Atatürk milliyetçiliği, sosyal demokrasi, 6 ok falan filan… Peki, İyi Parti’nin ideolojisi ne? Kuruluşundan bu yana 6 yıldan uzun bir zaman geçmesine karşın, hala kurumsallaşamamış, kimliğini bulamamış bir parti görüntüsünde değil mi? Akılcı işbirliklerine kapıyı kapatarak mı kimlik kazanacaklar?
Allah aşkına İyi Parti bu anlaşılmaz, güven vermeyen ve çelişkili tutumuyla kimden oy alacak? AKP’den mi, MHP’den mi yoksa CHP’den mi?
Peki, Sayın Akşener gibi yılların siyasetçisi bizim düşündüklerimizi düşünemiyor mu? Elbette düşünüyor! Bizim düşündüklerimizi O çok daha iyi biliyor. Peki, neden bile bile bu yanlış adımı atıyor? İşte yanıtlanması gereken can alıcı soru bu?
Kanımca bu sorunun yanıtını, Sayın Akşener’in CHP’den 15 milletvekili alması, 6’lı masanın kurulmasında ön ayak olması ve masadan ayrılma sürecinden başlayıp, genel seçimlerdeki başarısızlığına ve son günlerde İyi Parti’de yaşanan akçeli olayların Sayın Akşener’e yüklediği ağır sorunların içinde aramak gerekir.
***
Yerel seçimde işbirliği yapmayacaklarını belirten İyi Parti sözcüsü Sayın Kürşat Zorlu tarafından yapılan açıklamayı dinlediğinizde şaşırmamak mümkün değil!
Yerel seçimlerde işbirliği yapmama gerekçelerini açıklamaktan tamamen uzak bir açıklama! Ne diyor Sayın Zorlu, “Ülkemizi karanlığa sürükleyen muktedir siyasi anlayışın karşısında durmaya devam edeceğiz. ” Tamamen hamaset! Tamamen Oksimoron; birbiriyle çelişen bir kavram! Değirmenine su taşıyarak mı muktedir anlayışın karşısında duracaksınız? Bu kararın muktedir siyasi anlayışa yaramaktan başka bir işe yaramayacağını seçmenin kavrayamayacağını mı düşünüyorlar acaba?..
Kürşat Zorlu “Cumhuriyet ve demokrasi, hukuk ve adalet çığlığı kulakları sağır ederken bu sesi duymazdan gelenler” derken, kimi kast estiklerini de açıklasaydı keşke… Acaba kast ettikleri mevcut siyasal iktidar ve bizzat kendileri olabilir mi? Bu kulakları sağır, vicdanları hasta eden sesi duydukları için mi AKP-MHP bloğuna can simidi olacak adımlar atıyorlar? Ya da bu sesi susturmak için hangi ilkeli ve çözümleyici somut adımları atmışlar? Dinleyenleri etkilemek veya heyecanlandırmak için yapılan abartılı anlatımlarla sorunlar çözülmüyor. Bunu 20 küsur yıldır AKP zaten yapıyor. Onlardan rol kapmanın kimseye yararı yok.
Açıklamasında aklımızla alay edercesine “Milletimizin üçüncü bir yola, alternatif çağrısına da sahip çıkarak yol yürümeye devam edeceğiz” diyor Sayın Zorlu. Neymiş bu üçüncü yol bileniniz var mı? Ya demokratik laik Cumhuriyet’ten, sosyal hukuk devletinden, ulus milletten yana olacaksınız ya da demokratik laik Cumhuriyetin, sosyal hukuk devletinin, ulus milletin karşısında olanların, tüm değerlerimizi yozlaştıran karşı devrimcilerin yanında duracaksınız. Dil cambazlığı yaparak seçmeni yanıltmayı bırakında da, bu üçüncü yol neymiş onu açıklayınız.
Ha Sayın Zorlu bir de “rota” dan söz ediyor ki basın açıklamasını tekrar tekrar dinlediğinizde rotanın sözünü ettikleri “millet” değil, “muktedir siyasi anlayış” olduğu hissine kapılıyorsunuz.
Bu yetmezmiş gibi şimdi de hem Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünden dem vuruyorlar, hem de Türkiye’yi iki kutba ayıran mevcut siyasal iktidara hizmet edecek politikalar izlemekte bir sakınca görmüyorlar! Yazık, ne yazık!
***
Öne sürdükleri diğer bir gerekçeleri de, HEDEP (eski Yeşil Sol Parti) ’in CHP’ye destek vermesi… Güya seçmenler CHP ile işbirliği yaptıklarında terör örgütüyle bağı olduğu söylenen HEDEP ile de aynı düzlemde oldukları algısına kapılıyorlarmış. AKP’de bunu kullanıyormuş. Kullandırmayın!
Bu parti 62 milletvekili ile TBMM’de temsil ediliyor mu? Bu vekillere maaş ödeniyor mu? Meclis Başkan Vekili olarak Meclisi yönetiyor mu? İyi Parti milletvekilleri de dâhil, tüm milletvekilleri söz almak için HEDEP’ li Meclis Başkan Vekilinden izin istiyorlar mı? Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş Meclis’te bu partiyi ziyaret ediyor mu? E bunlar olurken sorun olmuyor da, HEDEP CHP’ye dışardan destek verince mi sorun oluyor? Madem terör örgütüyle bağı olduğu söyleniyor, haklarında yasal süreci başlatın biz de ak mı kara mı görelim. AKP’nin bu yanıltıcı propagandası ve bu çelişkisi seçmene anlatılamıyorsa kabahat İyi Parti’de değil mi?
Bu saçma kutuplaşma öyle bir noktaya geldi ki, reklamlara bile yansıdı. Tokat’ta ki Billboardlarda görmüşsünüzdür. Türk Bayrağı fon yapılarak yanına, hangi akıllı düşünmüşse “Bu Kahve Bizim” sloganı yazılmış. Güya bu kahve Starbucks Kahve, Jacobs Kahve gibi yabancı değil de bizimmiş. Adı da “Soohousecoffee.” Kahve bizim ama adı yabancı… Yersen.
***
Okurlar yazımdan Sayın Akşener tarafından sergilenen tavra yönelik küçümseyici bir anlam çıkarmasınlar. Bir komplo teorisi ileri sürdüğüm de sanılmasın.
Hiç kuşku yok ki her siyasi partinin ne yapacağına karar verme hakkı vardır. Ancak “Siyaset kötü bir eli akıllıca oynamaktır.” Söylemek istediğim Sayın Akşener’in yanlışlık yapmakta direnmesi ve döngüsel aklı neden yürütmediğidir. CHP’den 15 milletvekili istenmesinden başlayan, 6’lı masanın kurulması, masanın yıkılması, Mansur Yavaş ve İmamoğlu’nda ayak diretilmesi ile süren ve işbirliği yapmama kararına giden süreçte Sayın Akşener’in mevcut karar ve tavırları, izlediği yolun yanlışlığına dair bize güçlü kanıtlar sunmaktadır.
Genel seçimlerde sudan bahaneyle masayı devirmesi, sürekli “Kılıçdaroğlu seçilemez” söylemiyle karşı bloğun elini güçlendirmesi ile şimdiki tavır ve söylemleri arasında yüksek seviyeli bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür. Eğer genel seçimlere hazırlık sürecinden başlamak üzere “düşünsel bir inşa” yaparsanız tasarlanan ve uygulamaya konulan çoklu olayların en çok AKP’ye yaradığını / yarayacağını görebilirsiniz.
Genel seçimlerden bu yana ülkemizde süre gelen gelişmeleri alt alta sıralayalım. Şimdilik Cumhur İttifakı’nda yer almayan bir muhalefet partisinin yani İyi Parti’nin, iktidardaki partiyi ekonomik ve toplumsal felaketlerden, yoksulluk, yolsuzluk ve hukuksuzluktan sorumlu tutmayı, kusurları ve sorunlarıyla yüzleşmesini sağlamayı, onlarla kavga etmeyi bırakıp, bir diğer muhalefet partisi ile kavga etmesini düşünelim. Muhalefetteki bir parti, muhalefete muhalefet eder mi? Bu olacak şey midir? Sayın Akşener kendi yapamadıklarını değil, CHP’nin yapamadıklarını anlatıyor. CHP 100 yıllık, 1 asırlık parti, yerel seçimlerde bir yenilgiye uğrarsa meydan İyi Parti’ye mi kalacak zannediliyor? İyi Parti’nin işbirliğine karşı duran kurmayları bu kadar öngörüsüz olabilir mi? Alınan “yerel seçimlerde işbirliği yapılmayacaktır” kararı AKP-MHP bloğuna üstü örtülü destek değil mi?
İyi Parti Genel Başkanı genel seçimlerde sürekli “Bu seçim son seçim” diyordu. Acaba İyi Parti Genel Başkanı AKP siyasal iktidarının kalıcılığını içselleştirmiş ve tıpkı MHP gibi “küçük olsun benim olsun” anlayışından hareket ederek partisine iktidar bloğunda bir alan mı açmak istiyor?
Demek istediğim, bizim gibi sıradan seçmenlerin kolay kolay ayırt edemeyeceği entrikaların gizlendiğine, olayları kendi kazançları için manipüle eden, toplumsal düzeni altüst etmeye çalışan güçlü insanların ya da organizasyonların var olduğunu dair bir düşünsel inşa yaptığımızda, geleceğimizin biz seçmenlerin değil de, kötücül bir organizasyonun elinde olduğunu düşünmemize ne engel olabilir?
Kendimize şu soruyu soralım. Sayın Akşener’in yerel seçimde işbirliği yapmama kararı kimin işine yarayacaktır? Bu soruyu sorduğumuzda, olayları gizlice etkilemekten sorumlu “çıkar sahibinin” kim olduğuna dair bir fikrimiz olabilir hatta “gerçek ama gizli” bir koalisyonun olup olmadığını bile tartışmaya açabiliriz.
İyi Parti’nin TV’lere çıkan ve aldıkları kararı savunmaya çalışan hatta gazeteci Deniz Zeyrek ’in çok basit sorularına bile yanıt vermekte zorlanan kurmayları kendilerini hiç yormasınlar. Sayın Akşener’in bu tavrı “demokrasinin egzoz dumanı” gibidir. Genel seçimlerde yaşanan başarısızlığı muhalefetteki CHP’nin üzerine yıkıp, kendisini siyasi yükümlülükten kurtararak duygusal açıdan tatmin olabilir. Ama bu durum çaresizliğin son sığınağı gibidir. Yerel seçimlerde bu son sığınak da kaybedilebilir. Oysa bu çaresizliğin panzehri eleştirel bir zihindir.
***
Kâhin değilim. Kehanette bulunamam. Ancak, eğer kehanet eldeki veriler ışığında muhtemel bir olayı kesin bir bakış açısıyla görmekten başka bir şey değilse Tokat özelinde şunları söyleyebilirim.
İyi Parti’nin Tokat’taki temsilcileri kazanacaklarına dair bir inancı diri tutmak isteseler de, yerel seçimde CHP başta olmak üzere, diğer partilerle bir işbirliği yapmazlarsa, AKP’nin merkez dâhil 12 ilçede tulum çıkaracaklarını bilecek niteliktedirler.
Umarım ve dilerim, CHP ve İyi Parti’nin yereldeki temsilcileri “Kararın sonuçlarından etkilenecek olanların karar üzerinde söz hakkı olmalıdır” anlayışından hareket ederek, AKP-MHP bloğunun dışında kalan diğer muhalefet partileriyle Tokat genelinde yerele özel bir uygulamayı gerçekleştirebilirler.
Yine umar ve dilerim İyi Parti genel başkanı ve kurmayları yerel seçimden sonra, hep birlikte “Dönülmez akşamın ufkundayım, vakit çok geç” şarkısını söylemezler.