Gafile kelam; nafile kelam…

07.08.2023
461
Okuma Süresi: 29 dakika
A+
A-

Takip edenler bilir, “mahkeme bile benim gazeteci olduğumu teyit etti” etti diye övünen Kemal Vanlı benimle ve hazırladığım bir raporla ilgili yazmış ve ben de cevap vermiştim.

Belli etmemeye çalışsa da anlaşılan çok öfkelenmiş. Bana karşı yazıyla yanıt vermek yerine 53 dakikaya ulaşan bir video hazırlayıp yayınlamış.

Be kardeşim insanlar 3-5 dakika süren yazıyı bile okumuyorlar, sen hangi akla hizmet ederek 52,33 dakikalık video yayınladın. Kendi beynini yakmışsın tamam anladık da, niye başkalarının da beynini yakmaya çalışıyorsun.

Ben senin gibi boş adam değilim. İşim gücüm var. Böyle zaman harcayıp, senin yaptığını yapıp,  şeytanın arka odası gibi çalışamam.

Beni bu videodan haberdar eden dostlardan en fazla dayananı 30 dakika. O da videoda adı geçtiği için. Bense konu beni ilgilendirdiğinden bu yalan dolan ve saçmalıklarla dolu videoyu sonuna kadar izledim. Bu nasıl bir işkence… Aslında karşı yanıtımı 75 dakikalık bir video ile verip olmayan aklını almak vardı ama bunun için boş zamanım yok. Hele senin için harcayacak zamanım hiç yok.

Kemal Vanlı’nın her zaman yaptığı gibi videoda dillendirdiği yalana dolana, iftiraya, çamura gelmeden önce unutmadan yine videoda dillendirdiği bir iki konuya değineyim.

Birincisi; Kemal Vanlı’nın videosunda başvurduğu yalanı dolanı, iftirayı, saçmalıkları anlamak isteyenler, söz konusu araştırma raporunu https://www.kadirozbilgin.com.tr/3d-flip-book/rapor/    linkinden inceleyebilirler.

İkincisi; ben gazeteci değilim. Zaman zaman da bana “gazeteci” diyenlere “ben gazeteci değilim, yalnızca okur yazarım” diye yanıt veririm. Kemal Vanlı okumasa da (!) yazılarımı okuyanlar bilir. Bunu anımsatayım.

Üçüncüsü; Ben haddini ve hukukunu bilen herkese saygılı davranırım. Ancak “Kemal Vanlı’nın gazeteciliğini çok başarılı bulduğum, ”külliyen yalandır.” Böyle bir kelamım olmamıştır. Ben gazeteciliğini başarılı bulduğum isimleri açıkça yazarım. Okuyanlar bilir.

Dördüncüsü; Kemal Vanlı yine her zaman olduğu gibi kendi içinde çelişkiler yaşamaktadır. Videosunda benim için hem “…muhtemelen çoğunuz ismini ilk kez duyuyorsunuz. Pek öyle önemsenmeyen, okunmayan, takip edilmeyen, gündem yaratamayan, kendine göre bir hayal dünyasında yaşayan birisidir” diyor. Hem de yazdığım yazılar ve raporla Tokat İyi Parti’nin defterini dürdüğümü anlatıyor. Ne yaman çelişki! İkisi de doğru değil.

Beşincisi; benim ismimi söylerken önce “Kadim” diyor sonra “Kadir” diye düzeltiyor. Anlaşılıyor ki Kadim Durmaz Bey’le bir kuyruk acısı var. Zaten olayları kişiselleştirmekte de üstüne yok. Sürekli onu bunu konuşacağına, biraz da eylemleri konu et be adam.

Altıncısı; Ben kolay kolay kimseye saygısızlık etmem. Kemal Vanlı bilmese de beni tanıyanlar bilir. Kemal Vanlı’ya muhtelif zamanlarda hatırladığım kadarıyla en az iki kez telefon açarak, “Kemal Bey, benimle ilgili yalan yanlış yazı yazmadan önce lütfen beni arayınız. Ben size doğrusunu anlatayım. Siz yazacaksınız ondan sonra yazın” diye nezaketle uyardım. Ama Kemal Vanlı ağaca çıksa pabucu yerde kalmıyor, sınır tanımıyor. Önünü arkasını düşünmeden yalan yanlış demeden iftira atmaya devam ediyor. Cevabını alınca da bozuluyor. Gazetecilik bu mu?

Yedincisi; Beni tanıdığını (nereden tanıyorsa?), benim yaşlı ve ağır hasta olduğumu, böyle bir çalışma yapmamın bedenen mümkün olmadığını söylüyor. Bu işler bedenle değil beyinle yapılan işlerdir. 2014 de bir kanser tedavisi geçirdim ve çok şükür iyiyim. Allah beyni yaşlananlara ve akıl sağlığı yerinde olmayanlara şifa versin.

Sekizincisi; Kemal Vanlı beğenmiyor ama benim de okurlarım var ve okurlar “Cahil-i mikap nedir?” diye soruyor. Okurlar için cevaplayım; cahil-i mikap; hem cahil, hem cehaletinin cahili, hem de başkalarını da kendisi gibi cahil gören kişidir. Yani en tehlikeli cahil türü…

Dokuzuncusu; Videoda belirttiği gibi ilk yazımdan sonra beni aradı. (Yazmadan önce niçin aramadıysa) Telefonumu iki kez çaldırdı ve kapattı. Bunun üzerine ben kendisini aradım. Yazı yazmadan önce sormayan kişi, bana soruları olduğunu söyledi.

Denir ki; “Soru sormak için, bir şeyler bilmek gerekir. O yüzdendir ki, bir adamın sorusundan, onun aklının derecesi anlaşılır.”

Öyle de oldu ve Güldür Güldür Show’daki Eşofmanlı Şevket Hoca’ya anlamsız sorular soran tipleri aratmayacak sorular sordu.

Ben de Eşofmanlı Şevket Hoca gibi anlaması için tane tane anlatmaya çalıştım. Ama ne yazık ki aklının derecesi yetmemiş olacak ki, yine anlamamış. Bir video hazırlayarak, yine önünü arkasını düşünmeden, yalan yanlış iftira atmaya, yine aynı alışkanlıkla yeni yalanlar uydurmaya, konuyu bilgi temelsiz ve ciddiyetsiz savlarla mecrasından saptırmaya çalışmış. Bir kez daha aklının derecesini ortaya koymuş.

E ben şimdi de videosundan yola çıkarak bir de yazılı anlatayım belki anlar!

Aslında ben söyleyeceklerimi bir önceki yazımda söyledim. Arif olan anlar. Hazırladığım rapor yerine ve amacına ulaşmıştır. Hani “Kimse tepki vermiyor, Kimse anlamıyor, fark etmiyor” diye yırtınıyor ya… Anlamayan ve fark etmeyen Kemal Vanlı’nın kendisi. Vanlı’nın hoşuna gitmese de, canı sıkılsa da bilgi, birikim ve donanımı olan parti kurmayları, mensupları, seçmenler raporda yer alan bulgular konusunda gerekli özeni göstereceklerdir. Raporla ilgili aldığım tebrik ve teşekkür iletileri de bunu gösteriyor. Kemal Vanlı gibi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar için yapabileceğim bir şey yok.

Uzak yakın ilgisi olanlar ve kişisel çıkarlarını değil de İyi Parti’yi düşünenler ya rapordan kendilerine ders çıkarırlar ya da Kemal Vanlı gibi dar alanda kısa paslaşmalara devam ederler. Kendileri bilir…

Kemal Vanlı yine anlamayacak ama ben şimdilik cevaben şunları söyleyeyim.

Ben bu raporu “sosyal sorumluluk projesi “ olarak hazırlamadım. Raporu okusana be adam! Beni raporda yazanlar bağlar. Yalan söylemeye utan. Anlaşılıyor ki, sen raporu bile okumamışsın, sadece göz gezdirmişsin. Raporun hemen girişinde  bile “İş bu araştırma sosyal sorumluluk anlayışıyla (etik çerçevede seçmenlerin ve toplumun genel çıkarlarının yararına) ve geleceğe ışık tutmak amacıyla hazırlanmıştır” ibaresi yer almaktadır. Bozuluyorsun ama bu pislik atmak değil de nedir? Raporu okumadığın bundan belli!  Sen sosyal sorumluluk projesinden ne anlarsın? İnternete bakmışmış. Hayatında bir defa olsun bir sosyal sorumluluk projesi hazırladın mı? Ya da hazırlanan bir sosyal sorumluluk projesinde yer aldın mı? Sosyal sorumluluk projesi ile sosyal ve toplumsal sorumluluk anlayışı arasında ki farkın ayırdına varabildin mi? Ne gezer! Utanmadan sallayıp duruyorsun. Öğrenmek istersen beni takip et… Belki azar azar da olsa dolarsın.

Vay efendim bu raporu niçin hazırlamışım. Ben partinin yöneticisi değilmişim. İl başkanı değilmişim. İlçe başkanı değilmişim. Yönetim kurulunda üye değilmişim. Partili bile değilmişim. Nereden biliyorsa hatta oy veren değilmişim. Ne için yapmışım bunu. Niye kendime böyle bir görev üstlenmişim. Sanki bunun için Kemal Vanlı’dan izin alacaktım. Eğer beyninin arkasında uydurmak istediğin bir bahanen varsa, birileri sana gaz verdiyse bu tip sorularla bir çapanoğlu arar durursun. Kişi başkasını kendi gibi bilirmiş.

Bırakınız partide görevli olmayı, partili olması bile gerekmez. Sorumluluk duygusu taşıyan, yaşanan gelişmelere karşı sözü olan, bu konuda deneyimi ve donanımı olan, ülkesi memleketi ve milletine karşı sorumluluk hisseden her yurttaş bu tip raporlar hazırlama ve yayma hakkına sahiptir. Bunun gibi sosyal sorumluluk anlayışı ile ve ücretsiz en az 16 rapor hazırlamış birisine bu raporu kimin finanse ettiğini soruyor ve kast ettiği kişiyi “hainlikle” suçluyor utanmaz adam. Keşke O’nun zerresi kadar sende de millet ve memleket sevdası olsa…

Kaldı ki bu soruyu “başarısız” olan İyi Parti İl Başkanlığına yöneltmeli ve “Neden siz başarısızlığınızın nedenlerini araştırmadınız, başarısızlığınızın nedenlerini ortaya koyan bir rapor hazırlamadınız” sorusunu sormalıydı. Ama yapmadı. Niçin? Suya sabuna dokunmak işine gelmiyor olmalı. Bunun yerine suya sabuna dokunanlara çamur atmayı yeğliyor.

Diyor ki; “Siyasi partileri imar etmek için, onların sorunlarını çözmek için sosyal sorumluluk projesi olmaz kardeşim. Geri zekâlı değiliz!”

Valla geri zekâlı mısın, değil misin ben onu bilmem. Ama bildiğim bir şey var ki, rapor ne bir siyasi partiyi imar etmek için, ne de sorunlarını çözmek için hazırlanmış bir sosyal sorumluluk projesi değildir. Anlama özürlü müsün? Bunu nerenden uydurdun? Tekrar tekrar oku, kim bilir belki çözersin. Rapor, ilgili siyasi partideki güncel sorunları sosyal ve toplumsal sorumluluk anlayışıyla ortaya koyan bir çalışmadır. Sorunları çözecek olan, partinin yönetiminde görev alanlar, sorumluluk üstlenenlerdir.

Beni ve benim üzerimden başkasını konuşmak için sürekli uygun rüzgârı bekleyen Don Kişot’a önce şunu hatırlatayım. Denir ki, “Büyük beyinler fikirleri, küçük beyinler ise kişileri konuşur.”

İçerik hakkında konuşmak yerine şahıslar hakkında ahkâm kesmeyi tercih etmiş. Çünkü içerik hakkında konuşmasını sağlayacak bilgi, birikim ve donanımdan yoksun! Adamın işi gücü olayları kişiselleştirmek ve o kişi üzerinden, yalan yanlış demeden, kendisine gaz verenlere şirin gözükmek…

Oysa dediğim gibi, Güldür Güldür Programındaki Eşofmanlı Şevket Hoca gibi sorulan saçma ve anlamsız sorulara sabır göstererek tane tane cevap vermeye çalıştım. Yine anlamamış. Ne yapsanız nafile… Kendi durumuna bakmadan, bir de bana yaşlı diyor. Yahu sorularına yanıt bulmak istiyorsan raporu oku. Belki bir şeyler öğrenirsin.

Yine çok kısaca, basitçe ve bu sefer de yazarak anlatayım.

Araştırmacı, odak grup görüşmelerinde araştıracağı konu ile ilgili kavramsal çerçeveyi oluşturur ve bunlara göre planını yapar. Görüşmede kullanılacak ana başlıklar ve sorulacak ana sorular yapılandırılır.

Yapılandırılmış görüşmelerde, bir amacı olan, katılımcılar tarafından kolayca anlaşılacak açıklıkta ve yalınlıkta, günlük konuşma dilinde, kolayca cevap verilebilecek türden, açık uçlu, yönlendirme içermeyen, neden ve niçin gibi sorgulamalardan kaçınarak sorulan sorular şeklinde hazırlanan soruların dışına çıkılmamasına özen gösterilir. Zaten odak görüşmelerinin özelliği gereği birkaç sorudan sonra, katılımcılar birbirlerinden de etkilenerek, cevapları derinleştirmeye başlar ve önceden belirlenmemiş başka alt sorunlara değinerek ve önceden yapılandırılmamış alt soruların da sorulmasını sağlayarak sorunların nedeninin ortaya çıkartılmasına olanak sağlarlar.

Oluşturduğum kavramsal çerçeve ise ki buna odak görüşmelerinin amacı da denilebilir; Tokat İyi Parti’deki yatay ve dikey iletişim sorunlarının (ilçe teşkilatının kendi içinde ve ilçe teşkilatı ile il başkanlığı arasında bir iletişim sorunu varlığı ya da yokluğu) yaşanıp yaşanmadığı, ilçenin ne tür sorunları bulunduğu, bu sorunlara ne ölçüde çözüm getirildiği, mevcut il yönetimi ile ilçe yönetimi arasındaki yönetim uygulamalarının çalışma motivasyonlarına etkileri, milletvekili genel seçimlerinde hangi isimlerin seçmende karşılığının olabileceği şeklinde oluşturulmuştur.

Elbette bu görüşmeler teşkilatları çok iyi tanıyan Sayın Hüseyin Yarıcı’nın ilgisi ve desteği ile gerçekleştirilmiştir. Keşke tüm aday adayları teşkilatların, parti ileri gelenlerinin ve bir ölçüde de seçmenlerinin görüşlerini alabilseler.

Not olarak düşeyim. Övünmek için değil anlama özürlü gazeteciyi bir nebze olsun aydınlatabilmek için söylüyorum. Belki bir ışık yanar. Görevim nedeniyle Türkiye’nin en az 60 vilayetinde en az ikişer adet odak grup görüşmesi yapmış birisiyim. En son odak grup görüşmelerimi Çayeli Bakır İşletmesi’nin davetiyle Çayeli, Madenli ve Rize’de muhtarlarla, mahalle sakinleriyle, meslek odaları ve yerel medyada dahil çeşitli sivil kuruluşları ile yaptım. Yine Tokat Belediyesi’nde iş görenler, orta düzey yöneticiler ve başkan yardımcılarıyla olmak üzere 15 adet odak grup görüşmesi yaptım. Yine Zile Belediyesi’nde orta düzey yöneticilerle odak grup görüşmesi yaptım.  Zile, Turhal ve Tokat’ta iş gören anketleri, Turhal’da iki yıl üst üste mahalle bazlı vatandaş memnuniyet ve beklenti anketi yaptım. Yaşamı boyunca bu tür çalışmaları bir kez olsun yapmamış olan Kemal Vanlı, bu araştırmayı “yok böyle bir çalışma şu kadar kişiyle yapılırmış, yok şu kadar sürermiş” gibi temelsiz savlarla ve cahilce eleştirmeye çalışmak yerine biraz dersine çalışsa çok daha yararlı bir iş yapmış olur.

Kemal Vanlı başkalarının gazıyla bu rapor için tutarsız, temelsiz, önünü arkasını düşünmeden, kasıtlı saptamalar yapmak yerine, muhataplarına il başkanlığı ile ilçe başkanlıkları arasında neden bir kopukluk olduğunu, merkez ilçe ve il başkanlığı seçimlerinde hangi oyunların döndüğünü,  ön seçimin neden ve gerçekte kim tarafından iptal edildiğini, CHP’nin listesinden seçime girilmesinin kim tarafından ve neden ret edildiğini, sonra da seçime sayılı günler kala CHP kurmaylarıyla toplantı yapılıp CHP’nin artık oylarına neden talip olunduğunu, bunun siyasi etiğe uygun olup olmadığını, Sayın Murat Toycan Selçuk dışında ön seçimden asla çıkamayacak isimlerin neden ve kimin yönlendirmesiyle aday yapıldığını, il başkanının seçimde neden sadece merkez oylarını alarak seçildiğini, neden ilçe teşkilatlarının oyunu alamadığını,  il ve merkez ilçe başkanının sakıncalı olduğunu söyleyerek aday adaylarıyla seçim çalışmalarına katılmazken, aday adaylığı döneminde niçin Fatih Demirkol’la seçim çalışmalarına katıldıklarını, bunun siyasi rekabete ve nezakete  uygun olup olmadığını, seçime sayılı günler kala Tokat merkeze asılan afişlerde Sayın Murat Toycan Selçuk’un neden yer almadığını, neden dağın taşın sadece Sayın Fatih Demirkol’un afişleriyle donatıldığını,  yaklaşan 2024 yerel seçimleri için il başkanlığının bir eylem planı olup olmadığını sormuş mu?

Yine Kemal Vanlı’nın hazırladığı videonun altına, kimi ve neyi kast ettiğini bilemem ama “yukarıda entrika, aşağıda entrika, yazık değil mi bu halka” şeklindeki yorumuyla haklı bir soru soran Sayın Murat Toycan Selçuk’a “Peki ‘ Aşağıda imzası bulunan tüm aday adayı arkadaşlarımız Fatih Demirkol’un adaylığının bulunduğu listede yer almak istemediğimizi şimdiden beyan ederiz. İmzacı aday adayları Fatih Demirkol’un olmadığı bir listede sıralamanın ne olduğuna bakılmaksızın partimiz için var güçleri ile çalışacaklarını beyan etmektedirler” şeklinde yazı hazırlayıp, imzalayan ama arkasından Fatih Demirkol ile başa başa verip ikinci sıra adaylığını kabul eden Sayın Murat Toycan Selçuk değil mi? Bundan ala entrika olur mu? Acaba Sayın Murat Toycan Selçuk bunun bir hata olduğunu anladı mı? Bir öz eleştiri yaptı mı? İnsan bir şey söylerken yaptıklarını her an kucağında bulacağını düşünür. Hele de siyasete soyunan ve Erbaa dâhil birkaç ilçede karşılığı olduğu söylenen birisi…

Kemal Vanlı’nın arka arkaya sıraladığı yalanlarından birisi de şu! Güya aday listesi açıklandıktan sonra iletişim danışmanlığını yaptığım kişi aday gösterilmeyince yazı yazmaya başlamışım. İftirayı, yalanı, kara çalmayı kendisine görev edinmiş. Ben İyi Parti ile ilgili yazılarıma 26 Aralıkta yazmaya başlamışım. Çünkü ben birileri gibi temelsiz, altını dolduramayacağım, bilgi sahibi olmadığım konularda uzaklardan gazel okumam,  bazıları gibi ahkâm kesmem. Bu tarihten başlamak üzere adayların açıklandığı Nisan ayına kadar 4 adet yazı yazdım ve İyi Parti’yi bekleyen tehlikeye dikkat çektim. Ben demiştim demeyi sevmem ama yazdıklarım ne yazık ki gerçekleşti. Nisan ayında ise 4 yazı yazdım. Sonra’da Mayıs ayında yazılarıma devam ettim. Bu yazılarım www.tokattanhaber.com ve www.noktakoy.com.tr sitesinde ve Tokatlıların Yeri/Gülistan Sosyal Medya Platformunda yayınlandı. Bu yazıların hiçbirisinde Sayın Hüseyin Yarıcı konu edilmedi. Bu yazılarımı yazmak için de kimseden icazet almadım. Dileyenler bu yazıları okuyabilirler, halen yayındadır.

Bakar mısınız? Aslında aday listesi açıklandığında partide ciddi bir küskün kesimi oluştuğunu, bunun haklı nedenleri olduğunu, Sayın Fatih Demirkol’un kırıcı dökücü bir yol izlediğini, haksız bir şekilde milletvekili adayı olduğunu, gençlik kollarının öfkeli olduğunu kendisi itiraf ediyor. Arkasından da diyor ki “ama oldu.” Yani susun oturun demeye getiriyor. Güya ben de insanları etkilemişim, İyi Partinin kırgınlarını birleştirici rol üstlenmişim. CHP’ye oy vermeleri yönünde çalışmışım falan filan. Adamdaki hayal gücüne bakın! Bir CHP’linin İyi Partiye oy vermesini anlarım da, bir İyi Partilinin CHP’ye, hem de benim yönlendirmemle oy vermesine kim inanır? Sonra hani ben önemsiz adamdım. Ne oldu? İnsanlar benim yazılarımdan etkilendi CHP’ ye mi oy verdi? İyi de o zaman CHP Tokat’ta ikinci parti iken niçin üçüncü sıraya düştü. Beyin özürlü değilse bu saptamaya kim inanır?

Yahu bu adamın söylediklerinin neresini düzelteyim şaşırdım. Güya bana “partinin toplantılarına katıldın mı?” diye sormuş ben de itiraf ederek “Hayır katılmadım” demişim. Ne yani partinin toplantılarına katıldığımı söyleyip yalan mı söyleyeyim.

Okuduğunu anlamayan “anlama özürlü” adam. Ben hazırladığım raporun hiçbir yerinde parti toplantılarına katıldığımı yazmadım. Niçin yazmadığımı yazıyorsun? Utanmıyor musun? Akıl sağlığın yerinde mi? Senin deyiminle bunları “mabadından mı” uyduruyorsun? Güya 15 kişilik bir ekip oluşturmuşuz, onlarla oturup konuşmuşuz, sorular sormuşuz, cevaplar almışız. Yalanın batsın. Hem okuma hem de anlama özürlü.

Raporda her sade ve orta zekâda insanın anlayabileceği şekilde;

“Bu raporun hazırlanması için Erbaa, Reşadiye ve merkez ilçe haricindeki il başkanlıklarıyla ucu açık görüşmeler (odak grup görüşmeleri) yürütülmüş, partili seçmenler, parti ileri gelenleri ve kanaat önderleriyle toplantılar yapılmış, bu görüşme ve toplantılardan elde edilen bulgular rapora yansıtılmıştır. Yine raporun hazırlanmasında aday adaylığı sürecinden önce ve sonrasında yapılan seçmen ziyaretlerinde tutulan ve seçmen görüşlerini yansıtan gözlem notları da dikkate alınmıştır.  Bu rapor 2023 milletvekili genel seçimleri ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanan gelişmeleri Tokat İyi Parti özelinde belirlemek amacıyla Eylül 2022-Haziran 2023 döneminde yapılan bir dizi çalışma sonucunda hazırlanmıştır.

Bunlarla yetinilmemiş, yapılan bu çalışmalardaki bulguların ne denli sağlıklı olup olmadığının belirlenmesi amacıyla, sınırlı sayıda partili seçmen, parti ileri gelenleri ve kanaat önderleriyle Whatsapp tabanlı bir anket çalışması yürütülmüş, bu anketten elde edilen bulguların diğer çalışmalardan elde edilen bulgularla örtüştüğü görülmüştür. ” denilmiştir.

Hal böyle iken kabadayı edasıyla “parti toplantılarına katılmadığını itiraf etti” demek ancak ya cahil ya da kötü komedyen işidir ve asıl adilik budur.

Yine videoda benim Hüseyin Yarıcı’yı tanımadığımı söylediğimi ifade ediyor ve diyor ki, “Hüseyin Yarıcı’yı kimse tanımaz ki, böyle bir siyasi varlığı ağırlığı yok. Kimse tanımıyor da. Tanıyanlar diyebilir ki, beyefendi sessiz sakin bir insan. Bir siyasetçi profili değildir.”

Gerçekten pes! Utanmazlık diz boyu. Birisi bunları O’na dikte etmiş. Yoksa bir insan tanımadığı bir kişiyle ilgili bu tür tanımlamalar yapar mı?  Sayın Hüseyin Yarıcı’nın Tokat merkezde ve ilçelerde ne kadar tanınıp tanınmadığını vatandaşlara,  ilçe başkanlarına sorsana be adam.. Tokat’tan bihaber ahkâm kesiyorsun. Devam et! Ne kadar gülünç duruma düştüğünü anlarsın.

Yalan yalan üstüne. Güya ben Yarıcı’yı tanımadığımı söylemişim. Tokat İyi Parti’den daha önce Milletvekili aday adayı olacak, 2019 yerel seçimlerinde İyi Parti Tokat Belediye Başkan adayı olacak (ben de o seçim döneminde Sayın Eyüp Eroğlu’nun benimle ilgili alandaki seçim çalışmalarını yürüteceğim) ve başarılı bir diş hekimi olarak bilinen Hüseyin Yarıcı’yı bilmeyeceğim. Be gafil, Hüseyin Yarıcı’yla karşı karşıya gelip bir çay kahve içmişliğimiz, tanışıklığımız elbette yoktu. Ama bu onu bilmeme engel mi? Eylül 2022 de buluştuğumuzda tanıştık,  sonraki günlerde elbette tüm biyografisini öğrendim. Böyle planlı, programlı, küçük büyük herkese saygılı, danışmanına güvenen, tevazu sahibi, geldiği yeri unutmamış bir insanı yakından tanımakla da memnun oldum.

Ama sen gerçekten hiç tanımamışsın ve tanımadığın bir insan hakkında benim üzerimden ahkâm kesmeye utanmıyorsun.

Videonun sonunda anket de dâhil yaptığı saçma ve tutarsız yorumları ise tam bir cehalet örneği olduğu için değinmeyeceğim.

53 dakikalık bir videoya yanıt vermeye çalışınca yazı zaten çok uzun oldu. Okuyacakları daha fazla sıkmayayım. Bundan sonra yazacaklarım konuya ilgi duyan okurlar içindir.

Bu araştırmaya Erbaa, Merkez İlçe ve Reşadiye dahil edilmemiştir ve bu raporda açıkça belirtilmiştir. Elbette başka nedenleri de var ancak 12 ilçede 3 ilçenin odak grup görüşmesine alınmamasının sonuca menfi ya da müspet hiçbir etkisi yoktur.

Nicel ve nitel araştırma yöntemlerinin neler olduğu ve birlikte nasıl kullanıldığı, karşılaştırmalı ve destekleyici bilgilerin nasıl elde edildiği ile ilgili en ufak bilgisi olmayan birisinin bir araştırma raporu hakkında ahkâm kesmesi, saçmalaması herhalde sadece bizim ülkede görülür. Çünkü cahilliğin sınırı yok! Cahil her şeyi bilir!

Tokat İyi Parti’deki sorun alanlarını ilçe başkanlarının ve parti ileri gelenlerinin “yaşanmış deneyimleri” üzerinden ve onların bakış açısı ile yakalamak ve anlamlandırmak üzere odak grup görüşmeleri nitel araştırma yaklaşımıyla gerçekleştirilirken, ankette ise istatiksel analiz gerektiren nicel araştırma yaklaşımı kullanılmıştır.

Dedim ya, hazırladığım rapor yerine de, amacına da ulaşmıştır.

Kemal Vanlı’ da dâhil bu rapordaki bulguları inandırıcı bulmayanlar sıkıyorsa yüz yüze yöntemle ve mahalle bazlı bir kamuoyu anketi yaptırsınlar da görelim.

Tavsiyem; kimsenin, özellikle de cahil-i mikâpların benim üzerinden yalana ve iftiraya sarılarak prim yapmaya çalışmamaları, kerameti kendinden menkul insanların gazıyla hareket etmemeleri,  bilmedikleri konularda ahkâm kesmeye çalışıp gülünç duruma düşmemeleridir.

Çünkü bilinsin ki, Tokat’ta herkes herkesin ne olduğunu çok iyi biliyor!

Üstüme düşeni yaptım, cahile kelamın nafile kelam olduğunu bilerek,  aydınlanabilir umuduyla yazdım söyledim.  Ama biliyorum ki anlamayacaktır. Çünkü amacı anlamak değil kendisine verilen görevi yapmaktır.

Bu yüzdendir ki, eğer bir insanın dünya görüşü cehaletten, yalandan, iftiradan ve sadece menfaatten besleniyorsa: işimiz sifona kalmıştır.

Çekin gitsin!

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.