Sayın Bahçeli el yükseltti

23.10.2024
2
Okuma Süresi: 7 dakika
A+
A-

İnanılır gibi değil! İnandırıcı da değil!

20 küsur yıldır sergilenen bu çark edişler siyasetteki seviyenin nerelere geldiğinin de bir göstergesi niteliğindedir.

Bahçeli’nin “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini açıklasın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenleme yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil ne Edirne, adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan, buna varız” çağrısı ibretlik bir çağrıdır.

Sayın Bahçeli ne oldu da bu noktaya geldi? Üstünde cirit attıkları iktidar zemininin yine altlarından kayacağı endişesine mi kapıldılar?

Yine “çözüm sürecinde olduğu gibikapalı kapılar ardında sözler alınıp sözler mi verildi?

Bahçeli’nin bu çıkışına kanalım mı? Kendisi başka konularda yazılanlar için “sorgulatmam” demişti ama bugün bu noktaya neden geldiğini sorgulamayalım mı?

Düzmece videolar oynatıp, yurttaşları kandırıp, içinde bulundukları açlığa, yoksulluğa, işsizliğe karşın,  “CHP gelirse vatanı böldürecekler çünkü bunlar DEM Parti ile görüşüyorlar” diye korkuttuklarını unutalım mı?

Sayın Devlet Bahçeli’nin geçmişte söylediği her lafın ne kadar boşta kaldığını, Demokrasi isteğinde bulunanlara DEM üzerinden ne kadar haksız ve onur kırıcı sözler söylediği hala belleklerdedir.

CHP’nin diğer partilerle kurduğu ilişkiler gibi DEM’ le de kurdukları ilişki için, , seçimlerde adaylarına destek alıyorlar diye ne sahte videoları kalmıştı,  ne de etmedikleri onur kırıcı sözler. Bunlar hala belleklerde canlılığını koruyor.

Ülkemizin içinde bulunduğu durum her yönden çok sorunlu! Büyük ve hemen çözülmesi gereken dertlerimiz var. Ve belki Sayın Bahçeli yine siyasal iktidarın gündemi değiştirmek üzere sorumluluk almış olamaz mı?

Sayın Bahçeli’nin bu sözlerinde ne kadar içten olduğunu zaman gösterecek.

Özetle Sayın Bahçeli’de dâhil olmak üzere İttifak ortaklarının sözlerine güvenimiz kalmadı. O yüzden de konuşmalarına ileriyi düşünerek ölçülü, özenle yaklaşmalıyız.

***

Elbette Türkiye’de bir daha şehit vermeyeceksek, anaların gözyaşı dinecekse, ulus millet ülküsü bozulmayacaksa, ülke bölünmeyecekse, bir ve beraber olacaksak, söylenen her söz değerlidir. Ancak Meclis’te bu sözleri eden kişinin sözlerinin ne denli kıymetli olup olmadığını da zaman gösterecektir.

Bu sözlere kuşku ile yaklaşmak ve ölçülü olmak gerekmektedir.

Devlet Bahçeli, Ortadoğu Eş Başkanı olmakla övünen ortağına karşın Kürtleri, “ben Türküm” diyerek Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkanlar gibi, Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkacak birer yurttaş yapmanın üstesinden nasıl gelecek?

Bir can alıcı soru da şudur. DEM’ liler Sayın Bahçeli’ye neden inansın?

Diyelim ki bebek katilini serbest bıraktınız. O da örgütüne “silahları bırakın dedi.”

Türk, Kürt, Laz, Çerkez Türkiye’de yaşayanlar kendini öteki hissettiği, tüm demokratik siyaset kanallarının sade yurttaşlara kapalı olduğu, Meclis kürsüsünde söylediği sözden ötürü insanların içerlerde tutulduğu, üniversitelerde öğrencilerin, akademisyenlerin haklarının yenildiği şeytanlaştırıldığı, tüm demokratik hakların dünya standartlarında kullanılamadığı, hâkim güvencesinden kuşku duyulduğu, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına dahi uyulmadığı, AİHM’in kararlarının yok sayıldığı bir Türkiye’de çatışmalar duracak mı?

Bugün affedilenlerin yarın bir bahaneyle içeri atılmayacağının garantisi var mı?

Diyelim ki Sayın Bahçeli’nin bu çağrısı kabul gördü ve gerçekleşti. İlk seçimlerde DEM siyasal iktidarı desteklemedi. Ne olacak? Yine ağır hakaretler havada uçuşacak mı? DEM Partili belediyelere bir bahane ile kayyum atanmayacak mı?

Siyasal iktidarın bu konudaki sicili parlak değil. Dolayısıyla bu çağrının arka planı düşündürücüdür. Yapılacak ilk seçimden sonra daha önce yapılan yanlışlığın bir tekrarı haline dönüşürse kimse şaşırmasın.

***

Hele hele Meclis dışlanarak ve kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmelerle yürütülen bir sürece dönüşürse, süreç ölü doğuma döner.

Öyle bebek katilini çağırmakla, kürsü vermekle, meseleler bitsin demekle bu işler olmuyor. Sanırım Sayın Bahçeli’de bunu bilir. Türkiye Cumhuriyeti çadır devleti değildir. Bu iş çözülecekse, “umut hakkı” tanınacaksa ülkenin ve tüm yurttaşlarının çıkarlarının öncelendiği, sürecin açıklıkla yürütüldüğü, gazilerin, şehit yakınlarının, STK’ların ve tüm seçmenlerin yararları doğrultusunda yapılmalıdır.

Aksi halde öyle kokular çıkar ki…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.