Aşık Veysel “Anlatamam derdimi dertsiz insana”

31.03.2023
36
Okuma Süresi: 17 dakika
A+
A-

Aşık Veysel 1894 yılında Sivas ili Şarkışla ilçesi Sivrialan Köyü’nde doğmuş,  1973 yılında hayata gözlerini yummuştur.

Aşık Veysel’in doğup büyüdüğü şehir, Sivas’tır. Sivas’ın tarihi açıdan taşıdığı misyon dikkatlerden kaçmamaktadır. Divriği Camii ve medreseler gibi tarihi eserler sanat tarihi çevrelerince bilinmektedir. Bu eserler Sivas’ın ilim ve irfan merkezlerinden biri haline gelmesi için önemlidir.

Yetiştirdiği ozanların sayısı Türk halk müziği alanında dikkate şayandır. Bunlardan birisi de Aşık Veysel’dir. Veysel’in dedeleri ve çocukları arasında şiir yazanların olmadığı aktarılmaktadır. Öyleyse Aşık Veysel’i şair yapan sürecin ne olduğu daha çok merak edilebilir. Öyle anlaşılıyor ki Veysel’in aydınlanması gözlerini kaybetmesinin ardından gerçekleşmiştir. Gözlerini çeşitli sebeplerle kaybetmiştir. Ancak gönül gözünün açıldığı anlaşılıyor. Müzik ve edebiyat ile ilk teması babasının girişimleriyle olmuştur. İlk ezberlediği şiirler Kul Abdal’ın şiirleridir. Saz çalmayı öğreten ilk hocaları ise Âşık Veysel’in komşuları olan Molla Hüseyin ve Ali Ağa’dır.

Halk şairleri bayramı ile başlayan sanat hayatı daha sonra köy enstitülerinde bağlama öğretmenliği, radyo ve plak kayıtları derken Aşık Veysel türküleri ve şiirleri dilden dile yayılmıştır. Aşık Veysel’in şiirleri ve hayatına yönelik ilk önce “Aşık Veysel – Deyişler 1944, Sazımdan Sesler 1949, Aşık Veysel’in Hayatı ve Şiirleri 1954, Dostlar Beni Hatırlasın 1970, Yavuz Bülent Bakiler’in yazdığı Aşık Veysel 2011 ve Halk Müziğinin Seyyar Radyosu Aşık Veysel 2021 isimli kitaplar yazılmıştır. Akademik Google da “Aşık Veysel” anahtar kelimesi ile yapılan araştırmaya göre 7900 sonuç listelenmektedir. YÖK tez kataloğunda ise “Aşık Veysel” anahtar kelimesiyle 12 yüksek lisans tezi listelenmiş, bunlardan 11’inin konuyla ilgili olduğu görülmüştür. 1965 yılında TBMM tarafından maaş bağlanmıştır.

Aşık Veysel “Ben öldükten sonra üzerimde otlar bitsin, çiçekler açsın, taş kapatır çimento kapatır. Hiç kimse istifade edemez. Yalnız benim toprağımda milletime hizmet etsin. Oradaki biten otlardan koyun yesin et olsun, kuzu yesin süt olsun, …arı götürsün bal olsun” demektedir. Aşık Veysel’in vefat etmeden önce söylediği bu sözleri, naaşını bile tabiat ve canlıların istifadesine sunduğu, buna dair ibretlik ifadeleri düşündürücüdür.

Yaşar Kemal, Aşık Veysel’in şiirlerinde tekke gelenekleriyle, köylü geleneklerini birleştirdiği kanaatindedir. Yavaşça ise yaptığı araştırma sonucunda gerçekçi biçimde artık günümüzde Aşık Veysel gibi ozanların hem Türkiye’de hem dünyada popüler kültür karşısında geride kaldığı kanaatindedir. Bir başka incelemeye göre Aşık Veysel’in şiirlerinde, yaşadığı toplumun değerleriyle ilişkili olarak iman, öznellik, umut, arayış ve ölüm gibi temalara sıkça rastlandığı bildirilmektedir.

Aşık Veysel’in Cumhuriyet’in temel dinamiklerine, Türklük bilinci, kültür ve geleneklerine bağlı olduğu, öğretmenlik görevleri sırasında ülkemizin gelişmesi için çok çalışmak gerektiğini vurguladığı, eserlerinden anlaşılmaktadır. Tabiata yönelik temalar olan yaşadığı şehrin doğal ortamı, yaylalar, dağlar ve nehirlere şiirlerinde göndermeler yapmasından sıla özlemi çektiği anlaşılmaktadır. Aşık Veysel’in görme engelli olması sebebiyle kemale ulaşmasında Allah inancının etkili olduğu, şiirlerinde yine Allah inancının güçlü olduğunu gösteren temalar bulunduğu görülmektedir. Aşk, gurbet, ayrılık, kader, vatan, tabiat, varlık ve yokluk da şiir temalarından bazılarını oluşturmaktadır. Örneğin kadın üzerine yazdığı temalarda, kadın saçını sarmaşığa, yüzünü aya, dudaklarını bala, dilini duduya, dişlerini inciye, gözlerini ise alaya benzetmektedir. Onun hayal ettiği temalarda kadının yanakları aldır. Kirpikleri oktur kaşları keman. Benleri ise sıralıdır.

 

ANLATMAM DERDİMİ DERTSİZ İNSANA

 Anlatmam Derdimi Dertsiz İnsana
Dert Çekmeyen Dert Kıymetin Bilemez
Derdim Bana Derman İmiş Bilmedim
Hiçbir Zaman Gül Dikensiz Olamaz

Gülü Yetiştirir Dikenli Bir Çalı
Arı Her Çiçekten Yapıyor Balı
Kişi Sabır İle Bulur Kemali
Sabretmeyen Maksudunu Bulamaz

Aşikar Aşıklar Ağlar Zarınan
Yüce Dağlar Şöhret Bulmuş Karınan
Çağlar Deli Gönül Irmaklarınan
Ağlar Ağlar Göz Yaşların Silemez

Veysel Günler Geçti Yaş Altmış Oldu
Döküldü Yaprağım Güllerim Soldu
Gemi Yükün Aldı Gam İle Doldu
Harekete Kimse Mani Olamaz

Türkünün ilk dörtlüğünde tıpkı bülbülün gülden dolayı dikensiz yapamayacağı gibi aşığında dertsiz yapamayacağı bildirilmektedir. Aşk derdi hem problemin kaynağı hem de ilacıdır. Aşık, dertsiz gerçek bir aşık olamayacaktır. Gerçek aşığın derdi olmalıdır. Gerçek aşığın halini ise yine dert sahibi gerçek aşıklar anlayabilecektir. Dert sahibi olmayan aşıklar, dert sahibi olmanın aşık için önemini anlayamayacaktır. Çünkü normal insanların dert sahibi olmak istemeyeceği açıktır. Üstelik bu dert çaresizdir. Aşık derdinin devasız olmasını ister. Bu durum gerçekleştiğinde aşkta derinleşebilecektir. Bunu da ancak aşık olduktan sonra anlar. Aşk onun için bir derttir. Sevgili de onun aşkına cevap vermediği için bu dert devasızdır.

Aşık daha sonra bu durumun kendisini aşkta derinleştirdiğini fark eder. Sürekli ağlayıp inlemeler ve sevgiliye yakarmalar onu mutlu etmektedir. Aşık için bu yalvarmalar, ağlamalar ve inlemeler bir aydınlık, derde düşmeyenler için ise gaflettir. Dert sahibi olmak âşık için ayın aydınlık bir yüzünü ifade ederken, diğerleri için ise karanlık bir gecedir. Diğerleri uykudayken o uyanıktır. Bundan dolayı âşık kendisi gibi aşka düşmüş dert sahibi insanların onu anlayabileceğini düşünmektedir. Dert hakkında konuşabilmek için ön şart, aşığın kendisi gibi dert sahibi olma durumunun gerçekleşmesidir. Ancak bu ön şart gerçekleştiğinde âşık anlaşılabileceğini düşünmektedir. Bunda da haklı olduğu aşikârdır. Zira dert sahibi olmaktan mutlu olma durumu normal değildir.

İkinci dörtlükte âşık, sevgiliye kendisinin nitelikli bir âşık olduğunu söylemektedir. Sevgili gül olduğunda, vejetatif süreçlerden geçerek dikenli bir çalıda meydana gelir. Diken ise onun meydana geldiği ortamda yabancı eller için bir korunma sağlamaktadır. Yabancı ellerin ona dokunmasına veya yaklaşmasına engel olmaktadır. Bir taraftan diken vejetatif olarak gülün yetiştiği çalıda aşığın elini veya bülbülün vücudunu kanatan bir pozisyonda ise de bir diğer açıdan sevgilinin nazıdır. Âşık olmak kolay bir şey değildir. Aşk derttir. Bu çilenin çekilmesi gerekmektedir. Bunun karşılığında ise âşık aşkta/dertte olgunlaşarak mükâfatını alacaktır. Arı bal yapabilmek için her çiçeğe uğrayarak nektar toplayıp bir lezzet meydana getirmektedir. Her çiçeğe uğranılması marifet değildir. Bu çiçeklerin bala katacağı lezzetin bu çiçeklere uğramanın zahmetine katlanmak olduğunu bilmek marifettir. Birinde çiçeğe uğramak amaçtır diğerinde ise çiçeğe uğramak amaca giden, yani balı meydana getirecek bir yoldur. Bu hiç kolay bir şey değildir.

Şöyle ki; arının ömrü 40-45 gündür. 1-2 gün yaşında her işçi arı önce doğduğu hücrenin temizliğini ve bakımını yaparak kovanın sıcak kalmasına katkıda bulunurlar. 3-5 gün yaşında her işçi arı gelişmiş larvaları beslemektedir. 6-11 gün yaşında her işçi arı daha çok hassasiyet gerektiren yeni larvaları beslemektedir. 12-17 gün yaşında her işçi arı mum üretme, yiyecek taşıma, peteklerin gözlerini inşa etmek gibi görevler üstlenmektedir. 18-21 gün yaşında her işçi arı kovanın girişini korumaktadır. Görüldüğü gibi bir işçi arının kovanın dışına çıkabilmesi ömürlerinin yarısını eğitimle geçirmesi ve hassas beceriler kazanmasının akabinde gerçekleşmektedir. 22 gün yaşında işçi arılar bu becerileri kazandıktan sonra 40-45 gün süren hayatlarının kalan diğer yarısında çiçeklerden nektar ve polen toplama, su taşıma görevlerine çıkabilmektedirler.

Öyleyse bu hiç kolay bir şey değildir. Arıların her çiçekten bal toplaması çok özenli bir iştir. Aşığın kendi argümanlarını desteklemek için arı örneğini vermesi sıradan bir tercih olmadığı da ortadadır. Özetle âşık kendisinin nitelikli bir âşık olduğunu sevgili için katlanması gereken zorluklara hazır olduğunu ima etmektedir. Ayrıca ben buna gönüllüyüm zira bu sayede kemal noktasına ulaşmayı umuyorum demektedir. Burada ki sır ise sabırdır. Ancak sabredildiğinde aşkta olgunlaşabilecektir. Âşık sabretmeyenlerin sevgiliye ulaşamayacağını düşünmektedir.

Âşık olanların açıkça sızlanarak ağladığını başlarından da dert, gam ve kederlerinin eksik olmayacağını bildirmektedir. Âşık Veysel bunu yaparken yüce dağ sembolünü öne sürmektedir. Yüce dağların yüksekliğinden ve ikliminin farklı olduğundan dolayı üzerinde karın hiç eksik olmadığını vurgulamaktadır. Bu benzetme ile aşığın da aşkta mertebesinin yüksek olduğunu, bundan dolayı hep gam keder ve dert içinde olacağını ifade etmektedir. Aşığın gönlünü ırmakların çağlamasına benzetmektedir. Irmakların çağlaması gibi bir çağlamanın ancak gönül âşık ve deli olduğunda mümkün olabileceğini bildirmektedir. Hatta bu deli gönül hem mutlu coşkun hem de sızlanarak öyle bir ağlar ki gözyaşlarının silemeyeceği vurgulanmaktadır.

Son dörtlükte Aşık Veysel, Veysel mahlasını kullanarak yaşının altmış olduğunu yani ömrünün son demlerinde olduğunu, yaprağının döküldüğünü ve güllerinin solduğunu bildirmektedir. Veysel bir insanın ömrünü mevsimlere benzetmektedir. Ömrünün son demlerini yaprakların döküldüğü sonbahara benzetirken, ilkbahar ve yaz mevsiminde geçirdiği gençlik yıllarını mazide bir hatıra olarak yer aldığını ima etmektedir. Bir diğer taraftan ömrünün son demlerinde olduğunu, yaprağının döküldüğünü, güllerinin solduğunun farkında olan bir âşık aynı zamanda kemal noktasında olduğunu da göstermektedir. Zira güftenin devamında Veysel, gemi yükün aldı gam ile doldu demektedir. Bir aşığın gam ile olgunlaştığı düşünüldüğünde kemal noktasına doğru hareket eden ve yükünü doldurarak gerçek sevgili olan Allah’a kavuşmayı murat eden aşığın hareketine kavuşmasına veyahut ömrünün nihayete ermesine kimsenin mani olamayacağını söylemektedir. Bu münasebetle her nefis ölümü tadacaktır ayeti kerimesine de dolaylı yoldan bir atıf söz konusudur.

Sonuç

Halk edebiyatının ve Sivas’ın kıymetli ozanlarından biri olan Aşık Veysel’in ölüm yıldönümü münasebetiyle kendisini yad etmek istedik. Ölen bedendir. Aşık Veysel toprak şiirinde “her kim ki olursa bu sırra mahzar, dünyaya bırakır ölmez bir eser” ifadesinden anlaşılacağı üzere sanatkarı ölümsüz kılan bu dünyaya bıraktığı eserleridir. Şiirin devamında ise tıpkı Veysel’in söylediği gibi Adem’den bu deme onu getiren toprak tekrar emanetini geldiği yoldan teslim almıştır. Veysel’in aşığın dertsiz yapamayacağı, aşk derdinin hem problemin kaynağı hem de ilacı olduğunu vurgulaması onun yaşadığı güçlüklerle örtüşmektedir. Dert sahibi olmayan aşıkların, aşık için dert sahibi olmanın önemini anlayamayacağını vurgulaması gerek görme engelli olması gerek sosyal hayatının oldukça zahmetli geçmesi yönüyle onu haklı çıkarmaktadır. Gülün dikenli bir çalıda meydana geldiği gibi aşkta ve sosyal hayatında devasız dertlerinin olması onu aşkta  derinleştirmiştir. Bu zorlukları sevgilinin bir nazı olarak algılamıştır. Kendi argümanlarını desteklemek için arı örneğini vermesi, kendisinin nitelikli bir aşık olduğunu göstermek ve sevgili için her türlü zorluğa katlanmaya hazır olduğu vurgulamak istemesinden kaynaklanmaktadır.

KAYNAKLAR

Akbıyık, S. (2016). TÜRKÜPEDİA Repertuar Türküleri Külliyatı—Türkü Ansiklopedisi. https://www.repertukul.com/Biyografiler–ASIK-VEYSEL-SATIROGLU-424

Bakiler, Y. B. (2011). Aşık Veysel. Buriciye Yayınları No:21.

Bekki, S. (2022). Kendini Yazdıran Sanatkar: Aşık Veysel. 492-513.

Görgülü, D. (2019). Karacoğlan, Aşık Veysel ile Neşet Ertaş’ta Kadın. Basılmamış Giresun Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi.

Günay, U. (1993). Aşık Veysel ve Aşık Tarzı Şiir Geleneği. 10(1), 21-42.

Karaçağıl, A. (2019). Aşık Veysel’in Şiirlerinin Vatan, Millet, Din, Bayrak Kavramları Açısından İncelenmesi. Basılmamış Giresun Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi.

Kemal, Y. (2018). Baldaki tuz: Yazılar-konuşmalar. YKY. https://books.google.com.tr/books?id=OAeUzgEACAAJ

Kurtoğlu, F. S. (2017). Âşık Veysel’in Şiirlerini Değerler Eğitimi Açısından Okumak. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 83, Art. 83.

Pala, İ. (2013). Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Kapı Yay., 23. Baskı, İstanbul.

Soysal Yavaşça, E. Ş. (2021). Âşık Veysel Ve Leonard Cohen’in Sözlerinde Aşk ve Tanrı. Yayınlanmamış Başkent Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi.

Şenocak, E. (2017). Âşık Veysel’in Şiirlerinde Toprak Ana. 12(21), 503-518.

Tunalı, İ. (2011). Sanat Ontolojisi. https://www.kitapyurdu.com/kitap/sanat-ontolojisi/49580.html

Yavuz, O. (2020). Pir Sultan Abdal ve Âşık Veysel’de Varoluşçu Temalar. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.